Manilerimiz

Halk Edebiyatı, sözlü edebiyatın uzantısıdır. Halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur. Dil, biçim, konular bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır.
Süslü söyleyişe yöneliş yoktur. Genellikle yalın anlatım kullanılır. Maniler halk edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturur. Maniler, anonim lirik şiirlerdir. Ana teması sevgidir. Özellikle kadınlar arasında, iş sırasında, eğlencelerde veya çeşitli vesilelerle maniler söylenir. Kendir, pancar, sarımsak tarlalarında, bostanda, “gazma gazarken” hem işi kolaylaştırma, hem vakit geçirme, çalışırken eğlenme amacıyla söylenir. Kına gecelerinde gelin ağlatmak için söylenir. Sözlük karşılığı dört dizeli ve kendine özgü makamları olan manzumelerdir. Söyleyenleri bilinmez, anonimdir.
Türk toplum yaşantısının tam bir anlamı sayılan maniler İslamiyet’ten önceki Türk Edebiyatından günümüze kadar yolculuğunu sürdürmektedir.
Mani sözcüğünün kökeni Dede Korkut hikayelerine, Yunus Emre’ye kadar inmektedir. Mani yöremizde köylerimizin velveleden uzak, sakin, ıssız muhitlerinde, yeşil dağlarında, ırmak kenarlarındaki tarlalarda, kadınlarımızın ve genç kızlarımızın, ince yanık sesleriyle söyledikleri, duygu dünyalarına ait önemli ipuçları verir.
Mani Anadolu insanının seveni sevilenidir. Sevinci, üzüntüsü ve duygusudur.

Yöremizden Mani Örnekleri

Saçaklarda gezerim
Yaş kiremit ezerim
Sizin gibi maniciyi
Uçkuruma dizerim Sarı saman tozarmış
Mor menevşe morarmış
Bozarmut’un çırası
Gece gündüz yanarmış Çay taşı çakmak taşı
Çatıktır yarin kaşı
Çirkinle vakit geçmez
Güzelle sırtında taş taşı

Tarlaya taban dirle
Okçaya saban dirle
Ne kadar sallansan
Gine sana çoban dirle Kamyon gelir yayladan
Tekerleri aynadan
Kız parası değil mi
Muhtarları oynatan Sarı çamın gölgesi
Fındık sepet örmesi
Biraz gaba gonuşu
Kayadibi bölgesi

Yemenim al üstüne
Ortası dal üstüne
Ağam senin yarin kötü
Beni de al üstüne Yemenim yele yele
Attılar gurbet ele
Göz yaşı sile sile
Yedi mendil çürüttüm Çay taşı çakmak taşı
Çatıktır yarin kaşı
Çirkinle vakit geçmez
Güzelle sırtında taş taşı

İlimonum kalburda
Çok şeyler var sabırda
İkimiz bir ölelim
Çift yatalım kabirde Kaynanam karabiber
Kaynatam ondan beter
Kızları bana yeter
Allah ikisini de alsın Manici başımısın
Cevahir taşımısın
Sana bir mani söylüyon
Cebinde taşırmısın

Entarisi mor düğme
Gine düştün gönlüme
Haçan aklıma gelsen
Kan damlar yüreğime Karşıda kara yılan
Gözleri civan civan
Sürünsün divan divan
Bizi yardan ayıran Hay huluma huluma
Bekmez koydum tuluma
Söylersen mani söyle
Köpek gibi uluma

Benim ağam pek güzel
Sınur üstünde gezer
Eydirmiş şapkasını
Düşman bağrını ezer Karşıdan gelen atlı
Üstünde doru otu
Çarşıya gidersen
Üzüm leblebü getü Akşam oldu neydiyin
Kaba döşek eyleyin
Kaba döşek beş karış
İçi yarsız neyleyin

Keten gömlek dizdedir
Kesme kakül yüzdedir
Analar kız besliyor
Anahtarı bizdedir Keten gömlek dört kat
İkisin giy ,ikisin sat
Başkasını seversen
Kalkmaz döşeklere yat Karşıdan gelenim yok
Al yelek giyenim yok
On yıllık yoldan gelsem
Hoş geldin diyenim yok

Entarisi ekleme
Sıkıca ilikleme
Benden sana fayda yok
Boş kapıyı bekleme Entarisi budama
Sefa geldin odama
Eğer beni seversen
Dünür yolla babama Entarisi ak gibi
Suya gider ok gibi
Hiç ardına bakmıyor
Yavuklusu yok gibi

Entarisi ilmeden
Söylemez gülmeden
Kız sen beni delirttin
On beşime girmeden Kaleden aşan gelin
Al yeşil kuşan gelin
Kocan kötü sen güzel
Gayret et boşan gelin Benim ağam pek güzel
Sınur üstünde gezer
Eydirmiş şapkasını
Düşman bağrını ezer

Gine giyinmiş gök donu
Gidiyor çaya aşağı
A gözü kör olası
Kocan kimden aşağı Karşıdan gelen atlı
Üstünde doru otu
Çarşıya gidersen
Üzüm leblebü getü Ak purçak kara purçak
Bubam tükan açacak
Evlenmeyin bekarlar
Naylon kızlar çıkacak

Entarisi al basma
Alıp duvara asma
Alacaksan al beni
Her lafa kulak asma Çorabını ördüğüm
Delüğünden gördüğüm
Hasta diye işittim
İyi olduğunu sevdiğim Mani maniye kelam
Benden ağama selam
Darılmasın küsmesin
Kısmet olursa kelam

Karşıdan gelenlere
Gaz doldur fenerlere
Babam beni virecek
Askerden gelenlere Çay benim çeşme benim
Ardıma düşme benim
Ben senle dalga geçtim
Sevdiğim başka benim

GELİN KAYNANA ATIŞMASI
Kaynana Gelin
Gayınnayın bakarım
Gız görmeye çıkarın
Eğer gızı beğenüsem
İki beşlü dakarın Her şeyi yaparsın gaynana
Beşlü dakarsın gaynana
Daha gırkım çıkmadan
Başıma kakarsın ganyana

Seni evden atdurun
Sana bi dayak atdurun
Akşama oğlun gelince
Altunları satdurun Oğlun bensiz yatamaz
Altunları satamaz
Ben oğlunu gandudum
Baña dayak atamaz

Durarken bile bile
Denize dalmazdım
Senin gibi gelini
Ölsem almazdım Bileydim köyümde
Varırdım kocaya
Gelmezdim peşkiri
Çok evlere kocaya

Seni düzenci seni
Hani seviyoduñ beni
Dilini dut gelin hanım
Bu evde goman seni Evinin önünde arı
Entere giymiş sarı
Paçası boklu garı
Sen beni evde goma

Her şeye karıştı elin
Benimde durmadı dilim
Hakkımı helal ettim
Kızımdan tatlı gelin Tatlı söyle sözünü
Sat evdeki kızını
Karışmazsan işime
Öperim gül yüzünü
Köpek gibi ürüyon
A gız ne iş görüyon
Et ekmeği olunca
Galem gibi dürüyoñ

Manici başı mısın
Cevahir taşımısın
Sana bir mani söylüyorum
Cebinde taşırmısın

Maniyi baştan söyle
Kalemi kaştan söyle
Karnın açlığını
Ekmekten aştan söyle

Akşamın ar sesine
Uyandım yar sesine
Yarim şahin ben doğan
Konaydım ensesine

Akşam oldu varamam
Dile destan olamam
Gün buluta girince
Bir dakika duramam

Akşamları olmasaydı
Badeler solmasaydı
Ölüm allahın emri
Ayrılık olmasaydı

Akşam oldu neydiyin
Kaba döşek eyleyin
Kaba döşek beş karış
İçi yarsız neyleyin

Öğlen güneşi değil
Adam ileşi değil
Sevip sevip ayrılmak
İslamın işi değil

Saçaklarda gezerim
Yaş kiremit ezerim
Sizin gibi maniciyi
Uçkuruma dizerim

Hay huluma huluma
Bekmez koydum tuluma
Söylersen mani söyle
Köpek gibi uluma

Evimizin altı çay
Bizim peşkürle yunmayalı
Tahminen oldu altı ay
A gelin inanmasan bide sen say

Deniz olsan dalmazdım
Senin gibi gelini almazdım

Agelin sen bu peşgürü virüsen ele
A ninem ben onun golayını biliyon
Savuşuvirün öte eve

Agelin sen bunu bana didin
Birine daha dime

A ninem senin gızın
Hiç görmüyor işi
Beğenmiyo olu olmaz aşı
İşallah ölürsen yığarım
Mezarına daşı

A ninem senin gızın
Hiç süpürmüyor gübür
Ocak başına oturunca
Oluyo bir müdür
İşallah merdimandan
Yuvalanu paldır küldür

A gelin sen bu kirli peşgürü
Nası duvara asarsın
Daday ibisi gibi
Yokardan yokardan basarsın
Gelin peşgür vi diyince
Malak temekten bakar gibi bakarsın

A ninem senin tülümen oğlun
Beni hiç döğmedi
Döğüpde bi yanımı gırmadı
Akşam eve gelince
Ne yaptın diyi sormadı

Evimizin altı pölüt
A ninem dolaplara vurdun kilit
İşallah ölürsen
Sürerim tenine ilif. Yediğime karışma
Hasta olu şişersin
İnşallah azgın garı
Sen elime düşersin

Ah bu gayınnaların
Hiç erilmez fendine
İyi söyle a garı
Kötü söyletme kendine

Yağı şekeri pirinci
Kilitte durdurursun
Böyle gayınnaların
Allah huyu gurusun

Eve misafir gelince
Neydeceğimi şaşurun
Gayınnamın yüzünden
Yağsuz hamur bişürün

Gelme benim odama
Karışma benim modama
Saçlarını yolarım
Gözükürün adama

YILANLI HAMAM*
Kastamonu ilimizin Akkaya merkez bucağının Sipahi köyü ile Taşköprü ilçesine bağlı Kese köyünün arasında şifalı suları ile tanınan şifalı kaplıcalar vardır; adına Yabanabad Kaplıcaları denilir. Halk ise bu kaplıcalara Yılanlı Hamam adını vermiştir. Bu adın verilişinin şöyle bir hikayesi vardır:
Vaktiyle bu kaplıcaların yerinde küçük bir kaynak varmış.Bir gün,ilerideki tepenin altında bulunan yatır mezarlarının yanından uyuz bir kurt gelir. Bu kurdun vücudunda bir tek kıl kalmamış.Kurt kaynağa yaslanır,sağa sola dönmeye başlar.Daha sonra birkaç kurt daha bu işe devam eder. Zamanla kaynağın yerinde bir göl meydana gelir. Diğer taraftan da kurtlar yavaş yavaş iyileşiyor,tüyleri bitmeye başlıyor.Bir gün geliyor ki kurtların ipek gibi tüyleri oluyor. Artık kurtlar buraya gelmez olurlar. Bu kurtların buraya geldiklerini Sipahi Köyünden kel bir kız görür. Bu kel kız da, kurtlar gibi günlerce bu suda yuvarlanır, başını yıkar onun da ipek gibi saçları çıkar. Bu hadiseler işitilince eski kaynağın yerine bir hamam yaparlar. Çevre köylerin halkı gelip yıkanır. Gelenlerden hiçbir ücret alınmaz. Fakat bir zaman sonra burasının paralı olmasını isterler ve bazılarından para alırlar. Bir sabah gelirler ki kapıda büyük bir yılan, kimseyi içeriye almıyor. Derhal para almaktan vazgeçerler, yılan da bir daha gelmez olur.
Efsaneyi anlatan yaşlı kadın, kaynağa ilk gelen kurt için “Peygamberlerdendi” demek suretiyle, çevre halkının kurda izafe ettikleri saygıyı belirtmektedir.
*ESER: 101 ANADOLU EFSANESİ / YAZAR: Prof. Dr. Saim SAKOĞLU
Mani mani mezerler
Mani söyleyen güzeller
Mani söylemek bir şey değil
Oda bir gönül eyler

Kaynanayı ne yapmalu
Merdimandan atmalu
Takır takır giderken
Seyrine bakmalu

Mehmet ağam naz ağam
Gir bahçede gez ağam
Ben mani söyleyin
Sen deftere yaz ağam

Tarlaya taban dirle
Okçaya saban dirle
Ne kadar sallansan
Gine sana çoban dirle Sarı saman tozarmış
Mor menekşe morarmış
Bozarmutun çırası
Gece gündüz yanarmış

Dağlarım yüksek yüksek
Kartal olup uçda gel
Uğurum böcek oldu
Çiçek olup açda gel

Kıyıpta katlamadım
Kayadan atlamadım
Ahlatı toplamadım
Yarim mendil göndermiş
KAYGUNCA SÖKÜ ÇEVRESİ MANİLER
Yukarı evin penceresi
Aşağı evin penceresi
Ne geziyon buralarda ?
Sökünün bulaşuk tenciresi

Ak tavuk olmadın mı?
Dallara konmadın mı?
A edalı gayınnam
Sen gelin olmadın mı?

Saçak saçak gezerin
Yaş kiremiti ezerin
Senin gibi gelini
İnce ipe dizerin

 

DÜZDAĞ BÖLGESİ ( Bozarmut,Karaburun, Kayadibi, Boyalı)